Her şeyin farkında olmalı insan. Kendisinin, yaşadıklarının, hayatın nereye gittiğinin farkında olmalı. Farkı fark etmeli, fark ettiklerini de ettirmemeli insan bazen. Bir tutamlık topraktan nasıl yaratıldığını, Fark etmeli. O küçücük anne karnına sığdığı halde, bu koca dünyaya sığmadığını, ve sona gelince bir metrekarelik yere sığmak zorunda kalacağını fark etmeli…
Şu kocaman gibi görünen dünyanın ahire gidince nasıl küçük olduğunu fark etmeli.. Daha bebekken dünya benimmiş gibi avuçlarını sımsıkı tuttuğunu, öldüğünde de aynı avuçların “Alın size kalsın, gidiyorum!” der gibi apaçık kaldığını fark etmeli.. Kefenin cebinin olmadığını en baştan fark etmeli. Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.
Azrailin bir anda gelip sürpriz yapabileceğini, hayatı boyunca nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan.. Ve ölmeden hemen önce ölebilmeli. Sokak hayvanlarının çöpte, kaldırımlarda aç dolaştığını ama kendisinin kuş tüyü gibi yatakta yattığını, leziz yemekler yediğini, fark etmeli.
Tüm alemde yaratılmışların en güzeli olduğunu, fark etmeli. Ve buna göre yaşamalı. Gülün hemen gövdesindeki dikeni, gövdenin ucundaki gülü fark etmeli. Evinde üç kedi 2 köpek beslediği halde, çocuk yapmaktan korkmanın mantıksızlığını, fark etmeli.. Eşine veya sevdiğine ‘Seni çok seviyorum!’ demenin huzurunu, mutluluğunu, fark etmeli.. Elbise dolabında ütülü olan otuz gömleğin sadece dördünü giydiğini, yan evindeki komşusunun o beğenmediği tek bir gömleğe nasıl çok muhtaç olduğunu, fark etmeli.
Bereketin ve zenginliğin, sofradayken hemen önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.
FARK ETMELİ İNSAN! Ömür dediğin sadece üç gündür, dün geldi geçti, yarını göreceğimiz meçhuldür, o halde ömür dediğin bir gündür, o gün de bugündür…
Can YÜCEL